Ropörtajları





Geçen günlerde Küçük Beyoğlu'nun yeni çıkaracağı dergi için bir röportaj yapmam gerekti. Konuğum bu sefer ilk albümleriyle nihayet sevenleriyle buluşan Kolpa grubu oldu. Kolpa ile uzun uzun sohbet ettik ve o süre sonunda kendilerini tanımış olmaktan gerçekten çok memnun oldum. Ayrıca sohbet sonunda işte bunu yazmalıyım dediğim bir konuyu da bi' hayli ti'ye aldık ki, kendilerine bu anlamda bir teşekkür borçluyum. Sayelerinde, bu seferki konumuz yarışmalar! Malum Kolpa da bir yarışmanın finalinde bulunma “başarı”sını göstermişti vaktinde...


Aslında bu senaryoyu yakından biliyoruz: Yurtdışında rating getiren programlar özenle ülkemize getirilir ve günümüzün televizyonsever halkına itinayla sunulur... Başarı tereddütleri yoktur, çünkü program başarısı zaten ithal edilen ülkede kanıtlanmış durumdadır. Neyse ki bu konu üzerine düşünüp tartışmaya gerek yok, yapımcıların ve kanalların izleyici talepleri üzerine arzı söz konusu. Ama bari ithal ettiğimiz projelerin nihayeti de aynı olsun! Aynı da olmasın da yanından geçsin...




Benim bu yarışma programlarıyla ilgili asıl sorunum, tam olarak neye güdülendikleri. Gözler dolar dolar bakarsa olmaz tabi! En azından gözümüze sokmasınlar yeşilleri... Bir star yarışmalarıdır gitti durdu. Senelerce star çıkardı bu ülke. Vur dedik öldürdüler yine. Hoş kriz olmasaydı hala son sürat devam edecekti ya neyse. Kriz sayesinde bir süre nefes alacağız derken yemek masası röntgenlemeye başladık bu sefer de! Neyse biz starlarımıza dönelim... Kaç kişiyi kısa zamanlı olarak hayatımıza soktuğumuzu düşünün ilk olarak. Firdevs vardı, anımsar mısınız? Ya da Barış'ı? Peki dans yarışmalarından geriye kim kaldı? Hanginin arkasında durduk, vaktiyle bayıldığımız ablamız, abimiz, oğlumuz sandığımız bu kişilerin? Hangi yarışmacı programın ismi gereği hayatına bir star olarak devam etti? Kaç kişi?


Haybeye belirlenmiş juri isimleri ayrı bir sıkıntı zaten. Yani senelerce müzik üzerine herhangi bir iş yapmamış kişileri juri diye çıkardılar karşımıza ya da dans hakkında bihaber olanları. Bi' de buz pistimiz vardı ki, o ayrı bir absürttü bence. Yapımcılar, kanallar ceplerini doldurdu, adaylar da en azından az da olsa şöhretlendik, birkaç iş çıkar diye düşünüp projede yer almaya, tabiri caizse duruma katlanmaya devam ettiler. Katlandılar, çünkü onların aldığı eleştirileri (pardon, TDK'daki karşılığına göre, hakaretleri) bana söyleseler, mahkemelik olmuştuk jurimsi kişilerle.


Şaka gibi bu ülke. Elinizi attığınız her yerde absürt bir şeyler bulmak mümkün. Programlarda kim kimle aşk yaşıyor belli değil. Arada kavga kıyamet, hatta stüdyoyu terk edenler... Bildiğiniz canlı canlı “Brezilya dizisi”... Jüriyi özellikle samimiyetsiz buluyorum. Bu çocukları gerçekten desteklemek isteseler yapamazlar sanki. Mesela Bülent Ersoy! Bir kıyafeti, bir takısıyla albüm yapar desteklediği genç müzisyene yahu! Diğer juriler için de geçerli bu durum. Bülent hanımı, şaşaalı görüntüsü yüzünden, cümleyi dolduracağını bildiğimden seçtim. Şahsi bir durum söz konusu değil yani...


Neyse, yurtdışındaki örneklere bakalım. Konu iyice uzamasın diye tek bir yarışmadan bahsetmek istiyorum: Amercan Idol, bir müzik yarışması. Bildiğiniz Pop Star işte. Leona Lewis o yarışmayı birincilikle bitirdi ve bu isim, ülkemin yabancı müzik radyolarının listelerinde bile vaktinde zirvedeydi. Bakınız aynı yarışmadan Jordin Sparks'ı da tanıdık!.. Jennifer Hudson'ı da bu yarışmadan biliyoruz. Oscar, Bafta ve Altın Küre aldı kadın, ilk oyunculuk deneyiminde. “Vay be” değil mi? Gözüm halbuki bu kadar yükseklerde de değil... Bizim yarışmacılarımız nispeten daha mı kötü, yoksa proje çok mu riyakar siz karar verin.


Siz izleyici olarak bu tarz programları hala talep ediyor musunuz bilemiyorum, ama farkına varın ki, birçok ismi gücendirdik, birçok müzikseveri hayalkırıklığına uğratıp düşlerinden ettik. Şahsen sayamadım, parmaklarım bitiverdi, hem de sadece bir yarışmada... Zaten çok temiz olmayan sektör biraz daha riyakar bir boyut kazandı... “Kriz geldi, nihayet bitti” demek üzereyim ki, televizyonda yeni bir programın tanıtımını izledim! Kirletmediğimiz bi' çocuklar kalmıştı, onlara da el atmışız nihayetinde. Yok artık! Ee hani nerede bu RTÜK?! (Bu arada, Kolpa'yla konuşurken daha bir keyifliydi bu konu. Beraber yazmayı mı deneseydik acaba?!)




Açın televizyonlarınızı, alın elinize telefonlarınızı, bu sefer çocukları kirletiyoruz...
Esin GÖRÜR/Hayat Müzik/2009
Malatya Haber MalatyaHaber Malatya Haberleri Malatya Spor Haber